SİVAS "SEYAHATNAME ' Sİ "
SİVAS "SEYAHATNAME ' Sİ "
Hayat, bazen fırsatları değerlendirebileceğimiz ortamlarıda yaratmıyor değil. İş gezisi münasebeti ile İstanbul aktarmalı güzel şehir Sivas için gidişimiz kesinlik kazanınca, yeni bir kültür tanıma fırsatı, ön yargılardan kurtulmuş, çıplak gözlerle birebir teneffüs edeceğimiz ,bilinmedik yerler için seyahatimiz ,sorunsuz İstanbul aktarmalı saat 12:00' de Atatürk hava limanında değerli arkadaşım Yusuf Demirtaş ile başladı.Sivas'a gidecek uçak akşam saat 20:00 de, bu süreyi en güzel bir şekilde değerlendirmeliydik.İstanbul denince :benim aklıma ,tarihin detaylarını yazamadığı, kültürler topluluğu, din, sanat, siyaset, ticaret, farklılık, renklilik, çeşitlilik gibi kavramlarıda kendi kendini aşmış tek şehirli ülke sıfatına yakışan Dünya şehridir İstanbul. Kısa süreli geziler ile tanışamayacak, kendini ifade edemeyecek olan İstanbul'u nasıl değerlendirebilirdik ki?
Eyüp Sultan'a gitmeliydik ve gittik...
İstanbul ile özdeşleşmiş olan;
Ebû Eyyûb Hâlid b. Zeyd b. Küleyb el-Ensârî (ö. 49/669), Hicret sırasında Hz. Peygamber (asv)'ı Medine'de evine misafir eden ve Türkiye'de "Eyüp Sultan"unvanıyla anılan sahâbîdir. Buralara kadar gelmişken ziyaret etmemek, dualara sevdiklerimizi dahil etmemek olmazdı.Allah dostu aslen Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundandır. Hicretten iki yıl kadar önce hanımı Ümmü Eyyûb ile birlikte Müslüman oldu ve ensardan İslâmiyet'i ilk kabul edenler arasında yer aldı. Ziyaret etme heyecanı için önce metroya bindik, sonra şehir içi metrobüs ve yürüme mesafesini Yusuf kardeşim ile maneviyatı güzel olan zamanlar geçirdik, aynı güzergahı kullanarak Sivas'a gitmek üzere tekrar hava alanına döndük. Bu ziyarette toplu taşımanın düzenli işleyişi ile metropol şehrin kalabalığı karşısında Atatürk hava limanından Eyüp Sultan ziyaretine yolculuk yaklaşık 45 dk tek yönlü ulaşım süresi ile yolculuk yaptık.
Saat 20:20'de bindiğimiz uçağımız ile 21:30 da eski Selçuklu'nun başkenti, yeni Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı, kültürü ile hiçte yabancılık çekmediğimiz güzel şehrimiz Sivas'tayız artık.
Sivas, tarihinin çeşitli dönemlerinde başkent olarak kullanılması sebebiyle, aynı zamanda ticaret ,kültürel anlamında ve tarihi yapılarda çeşitlilik sunmuştur. Selçuklular döneminde kültürel hayatın canlılığı nedeniyle medreseler, camiler, türbeler; Osmanlıların son dönemlerinde ticari hayatın hareketliliğinden dolayı han, kervansaray ve bayındırlık hizmetlerinin yoğunluğu ile dikkat çekicidir.
Tarihi yapılarla iç içe olmanın otantik havası, burada yaşayanların adeta içine sinmiş ve böyle yaşamalarını sağlamıştır. Herkeste bir güler yüz, anlayış, hoşgörü, sıcaklık,samimiyet hakim ve hayat dolu yaşam tarzları bizleride çok olumlu etkilemiş ki , bu güzel şehirde her anın tadını çıkardık diyebilirim.
Et yemeklerinin hakim olduğu mutfaklarında, genel olarak ızgara tarzı tercih edilen menüde, şehrin kendine has Sivas köftesi neredeyse ilk ana yemekleri diyebilirim. Esnafın sıcaklığını, sizlerle olan güzel iletişimini merkezi konumlarda olmasının yanı sıra, köhne esnafın babacan ve dost canlısı yaklaşımına tanıklık etmek için onlardan biriymiş gibi davranmanız yeterli. "hoş geldin gardaşım, canım nasılsın ? Ne yersin yigido. ? İlgisi , iştahınızın açılması için yeterli. Yiyecek konusunda gayet uygun fiyat Sivas , çok güzel yemekler yiyebildiğiniz ve dönerin en lezzetlisinide merkezi konumda bulunan ,herkesçe bilinen Mis Kebabı tercih etmenizi tavsiye ederim. Şehir merkezinde, ana cadde üzerinde bulunan dükkânlar genelde markalı ürün satan iş yerlerinden oluşuyor, mecburiyet caddesi olarak isimlendirilen bu caddede, giyim , aksesuar, GSM tarzı işyerleri bulunmaktadır.Çok güzel dostluklar, arkadaşlıklar edindiğimiz bu güzel şehrin Dünyaca ünlü ozanları Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel gibi isimlerin yanında ayrıca :
Ses Sanatçıları
Aşık Eren,Muhlis Akarsu,Hasret Gültekin,Sabahat Akkiraz,Mazlum Çimen,Emel Sayın,Orhan Ölmez,
Kader,Ömer Şan,Kubilay Dökmetaş
Selahattin Erorhan Töre Anadolu,Hadise,İsmail YK,Çılgın Sedat gibi isimler kazandırmıştır...
Yavaş yavaş geldiğimiz gibi tekrar dönme zamanı geldi dediğimde. "bohçanı koltuğunun altına almışsın " diyerek anlattı Sivas'lı dostlarımdan biri : Çok eski yıllarda aynı evi paylaşan gelin ve kaynana bir kış günü otururlarken gelin çok üşümüş,kaynanasına hamama gitmek istediğini ve kaynanasının buna izin vermesini istemiş.Kaynana da inatçı imiş kesinlikle gelinin günlerce yalvarmasına rağmen izin vermemiş.Birgün gelin gitmiş odasına,hamam bohçasını hazırlamış,giyinip,kuşanmış dış kapıya gitmiş tam kapıdan çıkacağı sırada içerde oturan kaynanasına seslenmiş...
-Ana gı aha ben hamama gidiyom,izin veriyonmu,vermiyonmu? '
kaynana dışarı çıkmışki ne görsün gelin zaten hazır tam hamama gitmek üzere geline sinirli sinirli bir bakmış ve demişki'
-Babıya olasıca bohçanı goltuğunun altına almışsın hamama gidiyon zaten daha bana ne soruyon hemi,akşam olsun gişin gelsin seni şeele döndere döndere bir ece zopa çaldırıyımda gör' demiş.
Gelinde aldırmayıp kapıyı çekmiş hamama gitmiş. Herhangi bir konuda birilerinden izin almadan aklına koyanı yaptıktan sonra adet yerini bulsun diye izin istenince Sivas'ta hep şöyle denir' Bohçanı koltuğuna almışsın,daha bana ne soruyorsun' derler...
Bizde bohçamızı koltuğumuza aldık ve diyoruz ki :
Sivas ellerinde sazım çalınır
Çamlı beller bölük bölük bölünür
Yardan ayrılmışam bağrım delinir
Katip arzu halim yaz yare böyle.
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.
Aşık Veysel
yasin.ensari@gmail.com
Saygılarımla...